”
Türkiye’nin son 30 yılda yakaladığı hızlı büyüme yükseköğretim istatistiklerinde de kendini gösterdi. 1985’te üniversitede öğrenim gören öğrenci sayısı sadece 500 bindi. Bu sayı 30 yılda 10 kat artarak 5.5 milyona ulaştı. 30 yıl önce 29 olan üniversite sayısı bugün 181 oldu. Türkiye’de 1985’ta yalnızca bir tane vakıf üniversitesi vardı. 2015’te bu rakam 73’e erişti. Aynı şekilde üniversiteler de daha kaliteli bilim yuvaları oldu. Özellikle sanayi ve akademik işbirliği üniversiteler için bir dönüm noktası oldu.
DİJİTAL ÇAĞ DÖNEMİ
Gençlerimizi, analitik düşünme, araştırma, etkili iletişim kurma gibi nitelikli bir birey, bir dünya insanı olmaya, yaşama hazırlayan üniversitelerimiz, henüz dünya ölçeğinde istenilen yerde olmamakla birlikte, geçmişe baktığımızda, “”nerden nereye”” demekten de kendimi alamıyorum. 1980’lerin akademik yaşamında olmazsa olmaz Facit hesap makinelerinden, elektronik daktilolardan, vantilatörlerden, fotokopi ve teksir kokan kişisel arşivlerden, cam panolara asılı el yazılı sınav sonuç çizelgelerinden , Mailing’lere, WhatsApp ‘lara, Facebook, Twitter, Google’a, lazer yazıcılara, Mac’lere, Ipad’lere ulaştık. Bilgiye, veriye ulaşmak için verilen inanılmaz çabalardan; emek yoğun bir yapıdan, sermaye yoğun bir yapıya geçtik. Bilginin bilgiyi, teknolojinin teknolojiyi ürettiği sibernetik, robotik, dijital bir üniversite çağındayız artık.
SANAYİ İLE İŞBİRLİĞİ
1980’den sonra YÖK’ün kurulması, ilk vakıf üniversitesinin açılması ile birlikte, yükseköğretimdeki gelişme trendi başlamış oldu. O dönemde var olan az sayıda devlet üniversitesi belli imkân ve olanaklara sahipti. Önemli kırılma noktaları arasında ilk aklıma gelen, görece içine kapanık üniversite ile üniversiteden ürken sanayinin birbirleri ile ilk temasa geçiş sürecidir diyebilirim. Bir araya gelme konusunda gönüllü olmayan bu iki kesim, 1-2 yıl içinde ortak projeler üretmeye başlayıverdiler. Bunu üniversitelerde kurulan teknoparklar ve bu çerçevede yapılan tez çalışmaları izleyiverdi. Gelinen noktada, artık uluslararası sıralamalarda üniversitelerimiz de yer almaya başladı. Bir diğer kırılma noktasının ise üniversitelerimizin akreditasyon süreçleri ile tanışmasıdır diyebilirim. İster yurt dışı ister yurt içi akreditasyon olsun içine kapanık yapının dışarıya doğru açılması konusunda atılan ikinci büyük adımı oluşturdu.
Trustees Dr. Mustafa Aydin evaluated the last thirty years of higher education.
from 500,000 to 5.5 million. International standards in higher education were
reached. Number of universities increased six times from 29 to 181 during the
last thirty years. There was only one foundation university in Turkey in 1985
and the number reached up to 73 by 2015. Universities became home to science.
Academic and industrial collaborations became a turning point for universities.
A DIGITAL ERA
to think analytically, to research and to communicate efficiently and to become
world citizen and prepare them for life, fall behind their peers worldwide and
have not reached the desired place in the world but when we look back we cannot
help but say that we have come a long way. We have come a long way from using facit
calculators, electronic typewriters, ventilation fans, photocopy machines,
handwritten exam results on boards to Mailings, WhatApp, Facebook, Twitter,
Google, laser printers, Mac, i-Pad. We have shifted our efforts to reach
knowledge from a labor intensive structure to a capital intensive structure. We
are in a cybernetic, robotic and digital era where technology creates
technology and knowledge creates knowledge.
A COLLABORATION WITH INDUSTRY
After the establishment of YOK and the first
foundation university in 1980s, a growing trend in higher education started.
Few of the state universities available at the time had limited resources. I recall
the first breakpoint between universities that were reserved in a sense and
industries that had no communication with universities. It was the first time
both universities and industries engaged in exchanging knowledge. Both sides
who refused to work together for so long started to work on projects in less
than few years. It was followed by technoparks and thesis projects within the
framework. At this point today our universities are ranked among the global
universities. The second breakpoint occured during the accreditation process
our universities encountered. It was a big leap for our universities to open
itself up to the globe with either national or international accreditation.
“