DR.MUSTAFA AYDIN, TÜRK YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİNDE SON 30 YILDA EDUSUMMIT BİLDİRİSİ
Türkiye yükseköğretim sisteminde son yıllarda ciddi bir büyüme görüyoruz. 1995 yılında %9 olan üniversite açılma oranı 2013 itibariyle %40’lara ulaştı. Türkiye’nin yükseköğretim alanında Çin, Bangladeş, İran, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerin ardından %120’2lerde bir büyüme oranı ile bu ülkelerin ardından en hızlı büyüyen ülkeler arasında bulunduğunu memnuniyetle görüyoruz.
2010’da açıköğretim dâhil 3,5 milyon, 2013’te 4,9 milyon, 2014’te ise 5,5 milyon yükseköğretim öğrenci sayısına ulaşıldığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin tüm dünyada bazı lider ülkeler dışarıda tutulursa en yüksek potansiyele sahip ülkelerden biri olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizdeki bu büyümenin en temel sebepleri olarak demografik yapı, artan üniversite sayıları, zorunlu hale gelen 12 yıllık eğitim, değişen global sosyo-ekonomik dinamikler ve en önemlisi gittikçe daha fazla uluslararasılaşan yükseköğretim gösterilebilir.
Ancak büyüme kalitenin düşmanıdır. Kalitenin korunması ve hatta artırılması da ancak uluslararasılaşan üniversitelerle mümkündür.
Türkiye yükseköğretim sisteminin her bakımdan ve bütün boyutlarıyla uluslararasılaştırılması asli gerekliliktir. Coğrafi avantajı ve tarihsel birikimi ile ülkemizin küresel güçler arasında yükselmesine ivme kazandıracak alanların başında yükseköğretim gelmektedir.
Ülkemizin dünyadaki olumlu etkisinin artışı, tarihi ve kültürel birikimi, ekonomik istikrarı yükseköğretim sistemimizi de dünya ile giderek artan bir diyalog ve etkileşime sokmuştur. Türkiye yükseköğretimi Türkiye’nin en önemli yumuşak güç unsurlarından biri haline gelmiştir.
Yükseköğretim Kurumları son yıllarda sayıları gittikçe artan uluslararası öğrenci pastasından pay almak için farklı stratejiler geliştirmekte ve daha aktif roller almaktadırlar.
Türkiye’de yükseköğrenim gören uluslararası öğrenci sayısı 2006 yılında 16 bin iken, 2013 yılına gelindiğinde üç kattan fazla artarak 47 bine, Nisan 2014 itibariyle ise 55 bine ulaşmıştır. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nde okuyan yabancı uyruklu öğrencilerde dahil edildiğinde bu sayı 70 bine varmaktadır.
Türkiye üniversitelerinde 2012 yılı itibariyle 1.700, Nisan 2014 verilerine göre ise 2600 civarında uluslararası öğretim elemanı görev almaktadır. Erasmus programı ile 2004-2012 yılları arasında gelen öğrenci sayısı 28 bin, giden öğrenci sayısı 71 bindir; gelen öğretim elemanı sayısı 11 bin, giden öğretim elemanı sayısı ise 16 bin’dir. Yükseköğretim Kurulu, kısa dönemli öğrenci ve öğretim elemanı hareketliliğini Avrupa dışı coğrafyalara da genişletmek amacıyla, Mevlana Değişim Programını başlatmıştır.
İlk uygulanma dönemi olan 2013-2014 eğitim-öğretim yılı için, 1.000’ e yakın öğrenci ve 1.000’ e yakın öğretim elemanının sistemden yararlanması sağlanmıştır. 2009’ dan bu yana yaklaşık 6 bin öğretim elemanı Yükseköğretim Kurulunun yurt dışı araştırma desteklerinden faydalanmıştır.
Üniversiteler dünyanın her kıtasında düzenlenen uluslararası eğitim fuarlarına, organizasyonlara büyük ilgi göstermekte, ikili iş birliklerini geliştirecek bağlantılar bulma ve öğrenci temini ile ilgili lokal kurumlar ile anlaşma zemini oluşturma çabasındadırlar.
Buradaki amaç ikili değişim programları ile uluslararası öğrencileri kendi ülkelerine çekmek ve kendi üniversitelerinin hedef ülkelerde tanınırlık ve bilinirlik algısını yükselterek uluslararası öğrenci temin etmek, Üniversitelerle öğrenci ve personel değişim programları oluşturmak ve böylece çok kültürlü ve uluslararası kampüsler meydana getirmektir.
Ayrıca Yükseköğretim Kurumları bünyelerinde var olan İngilizce program sayısını ve Türkçe programlar için de İngilizce ders sayısını arttırmaya çalışmaktadır.
Türkiye yabancı dil düzeyinde son derece alt sıralardadır. Yabancı dil eğitiminde ise tamamıyla sınıfta kalmış durumdadır. Bu konuda ivedilikle yeni politikalar geliştirilmelidir.
Türkiye yükseköğretim alanının uluslararasılaşması, sadece ülkemizin bölgesel ve küresel konumuna katkı yapması açısından değil, aynı zamanda üniversite anlayışının her bakımdan zenginleşmesine, üniversitelerimizin eğitim-öğretim ve araştırma kalitesinin gelişmesine vasıta olması bakımından da anlamlıdır.
Türkiye’nin uluslararasılaşma stratejisini, bölgesel gücü ve küresel hedefleri doğrultusunda oluşturması gereklidir.
Bu bağlamda yalnızca yakın coğrafya ve kültür havzalarıyla değil, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ile de yükseköğretim alanında ilişkileri geliştirmek Türkiye için gerçekleştirilebilir bir stratejidir.
Hedef, yeni başlayan bu uluslararasılaşma eğiliminin Türkiye yükseköğretiminin gelecek vizyonu içerisinde merkezi bir yerde olmasını sağlayacak mekanizmaları oluşturmak, Türkiye’nin dünyadaki konumuna uygun, ekonomik ve dış politika hedefleriyle uyumlu bir seviyeye çıkarmak, uzun vadeli başarısı için ülke içinde kurumsallaşmasını ve dünyada markalaşmasını sağlayacak önlemleri almak, çok boyutlu ve çok taraflı bir politikayı konunun bütün paydaşlarıyla entegre bir şekilde yürütebilmektedir.
Uluslararasılaşma dediğimizde üniversitelerimiz;
- Öncelikle üniversiteler uluslararası öğrenci teminini sağlayacak kendi kaynaklarını, akademik programlarını, yeterliliklerini ve fiziki şartlarını buna göre düzenlemiş olmalıdır.
- Uluslararasılaşmanın en temel faktörü olan İngilizce programların çokluğu, teknolojik ve fiziki altyapıların uluslararası modern araç-gereçlerle donatılmalıdır.
- Çağımızın gerektirdiği bilgi ve enformasyon gereçlerini etkin kullanabilen bir tekno-kampüs oluşturulmalıdır.
- Dünyanın uluslararası eğitimde nicelik ve nitelik bakımından kabul görmüş sayılı üniversiteleri, sanayi ve ticari kurum ve kuruluşları iş birlikleri yapılmalıdır.
- Çok dilli ve çok kültürlü akademik bir çevrenin varlığı oluşturulmalıdır.
- Öğrencilere yönelik sosyal aktiviteler gerçekleştirilmelidir.
- Ulaşımı kolay merkezi bir kampüs olgusu,
- Uluslararası öğrenci başvuru sisteminin online bir altyapıya sahip olması ve kayıt sürecinin esnek olması gerekmektedir.
- Çok yoğun bir tanıtım faaliyeti yapmalıdır. Özellikle tanıtımlarda mevcut uluslararası öğrencileri kullanarak öğrencilerin ilgisi çekilmelidir.
- Yurt dışı eğitim fuarlarına yoğun katılım sağlanmalıdır.
- Kendi bünyeleri içinde yabancı dilde eğitim programlarını arttırmalıdır.
- Tanıtımların etkili ve profesyonelce yapılmasına özen göstermelidir.
- Türkiye’nin tanıtımına da öncelik vererek Türkiye’de okumanın öğrencilere kazandıracağı ayrıcalıklara değinmeleri bu yönde markalaşma çalışmalarına destek vermelidir.
- Yükseköğretim kurumlarında Uluslararası Öğrenci Temini ve Uluslararası Öğrenci İşleri birimleri kurulmalıdır.
- Uluslararası öğrenciler uygun eğitim ücretleri ve ödeme olanakları sunmaları gerekmektedir.
- Yaz programları oluşturmaları gerekmektedir.
- Öğrencilere verimli ve faydalı bir sosyal iklim yaratılmalıdır.
- Eğitim ve öğretim sadece anfi, kütüphane ve laboratuvarlardan ibaret olmayıp bunlarla sınırlandırılmamalıdır. Ülkesini ve kendi coğrafyasındaki ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmelere entegre olabilen bir üniversite anlayışı hakim kılınmalıdır.
- Uluslararası öğrenci konseyleri kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
- Üniversitelerin uluslararası öğrencilerin yurt imkânlarını arttırmaları gereklidir.
Türkiye’de Devlet Üniversitelerinde bürokrasiden dolayı uluslararası öğrenci alımı sınırlı ve zaman almaktadır. Vakıf Üniversitelerinde ise, Üniversitenin imkânlarına ve gelişimine bağlı olarak kapasite ve barınma imkânları artmaktadır. 2014 yılı itibari ile ülkemizde 54 bin uluslararası öğrenci eğitim görmektedir.
Ancak Türkiye’de üniversitelerin uluslararası öğrencilerin beklentilerini tam olarak karşılayabilmesi için; uygun fiyatlı barınma ve yemek, zengin yabancı dilde eğitim olanakları, uluslararası öğrencilerin hayatını kolaylaştıracak şekilde her noktanın detaylı düşünülmesi konusunda birçok üniversitemizin daha kat etmesi gereken çok yol görünmektedir.
Büyükelçiliklerimiz, Dışişleri Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi ilgili birçok paydaş birlikte hareket etmeli, ülkemize uluslararası öğrenci gelişinde yaşanan problem ve bürokratik sorunları çözmek için hep birlikte hareket etmelidir.
Uluslararasılaşmada en büyük kaynak uluslararası öğrenci ve öğretim elemanıdır. Bunun için MEB, YÖK, Turizm, Ekonomi ve Dışişleri Bakanlığı iş birliği içerisinde ülkemizdeki yükseköğretimi bir cazibe merkezi haline getirmek için çalışmalar yapmalı, tanıtım stratejisi belirlemelidir.
Türkiye’de birçok kurumun yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarıyla ortak geliştirdikleri projeler vardır. Ortak projeler geliştirilmesi için çeşitli ulusal ve uluslararası kurumlardan da fonlar sağlanmaktadır. Öncelikle üniversitelerin bu tip ortak projeleri etkin olarak öğrencilerine sunması için öğrencilerini ve personelini dil bakımından daha yetkin bir seviyeye ulaştırması gerekmektedir.
Vakıf Üniversitelerinden sadece önde gelen birkaç üniversite yeterli tanıtımı yaparak öğrenci alışverişinde yeterli koordinasyonu sağlamaktadır. Ayrıca bu üniversiteler, öğrenci seçiciliğini ön planda tutmaktadırlar. Bu programlar hiç şüphesiz öğrencilerin dikkatini çekmekte ve öğrencilerin üniversite seçiminde önemli bir kriter teşkil etmektedir.
Ancak daha yaygın bir coğrafyada ve pratikte işlerliği yüksek programlara ihtiyaç vardır.
Özellikle öğrenciler için maddi ekstra külfet getirmeyen programlar rağbet görmekte ve bu yönde yeni programlara ihtiyaç duyulmaktadır. Vakıf Üniversiteleri yurt dışı iş birliği için özel yapılanmaya gitmektedir.
Bir üniversitenin uluslararası olabilmesi için toplam öğrenci sayısının en az %5’inin uluslararası öğrenci olması istenmektedir. Vakıf Üniversitelerinin çoğunda İngilizce eğitim veren bölüm/programlar bulunmaktadır. Uluslararası yurt dışı tanıtım programları öğrenci artışına ve kalitesindeki yükselişe yardımcı olacaktır.
Uluslararasılaşma yükseköğretimde bir ülke stratejisi olarak algılandığı ve kabul gördüğü zaman mutlak surette başarıya ulaşacaktır.
Bu nedenle üniversiteler gerek devletin ilgili kurumları ve gerekse de DEİK bünyesinde kurulmuş olan Eğitim Ekonomisi İş Konseyi aracılığıyla yurt dışı uluslararası öğrenci temin ve uluslararası işbirliği stratejisini belirlemekte ve bu kuruluşlar aracılığı ile ortak kararlar alarak uluslararası eğitimin yükselen bir yıldızı olarak “Türkiye” markasını dünya genelinde tanıtmayı amaçlamaktadır.
- Yabancı dil eğitimi veren programlarının arttırılması öğrenci sayısını arttıracaktır.
- Türkçe eğitim verilen bölümlere en az %30 İngilizce ağırlıklı ders konulması öğrencilerin İngilizce yeterliliklerinin arttırılması sağlayarak, uluslararası öğrencilerin de üniversiteyi tercih etmesini kolaylaştıracaktır.
- Yabancı dil ile eğitim yapılan programlarda öğretim üyelerinin Türkçe ders anlatmaktan kaçınması bir zorunluluktur.
- Uluslararası öğrencilerin Türkiye’yi eğitim destinasyonu olarak görebilmesi ve sürekliliğin sağlanabilmesi için bütün çalışmalar devlet politikasına dönüştürülmesi ve gerekli altyapı çalışmaların süratle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerin bu konuda hızla yol kat edebilmeleri için YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ekonomi, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın ortak bir hedefe bilincinde koordineli bir şekilde çalışması ile mümkün olabilecektir.
Ayrıca vize, ulaşım ve barınma paketi, burs vb. konularda bazı kolaylıklar yapılması uluslararası öğrenci sayısının hızla yükselmesine ve ülke olarak bu önemli pazardan daha büyük bir dilim almamıza olanak sağlayacaktır.
Çalışmalarımız sonucunda her gün daha da fazla sayıda üniversitemiz “Study in Turkey” çatısı altında birleşerek yurt dışına güç birliği ile açılıyor. Bu çatıda hep beraber hareket etmek ve ülkemizin yükseköğretim sektörünü dünyaya hep birlikte, tek koldan tanıtmak mecburiyetindeyiz.
Ben DEİK Eğitim Ekonomisi İş Konseyi olarak tüm üniversitelerimizi ve ilgili tüm paydaşlarımızı, siz değerli dostlarımızı bir kez daha çalışmalarımıza davet ediyorum. Sizden ricam Uluslararası İlişkiler ofislerinize destek vererek global çalışmalarda aktif yer almanız, çünkü sizlerin desteği ile ancak ülkemizin yüksek öğretim sektörü hak ettiği yere ulaşacaktır.
Birlikte yaratacağımız sinerji 2014 yılında ülkemizi uluslararası eğitim platformlarında çok daha yukarı seviyelere taşıyacak, ülkemizin hedeflediğimiz “cazibe merkezi”ne dönüşmesine hissedilir katkılar sağlayacaktır.