İstanbul Aydın Üniversitesi Aydın Düşünce Platformu’nun bu ay ki toplantısına konuşmacı olarak katılan TBMM Anayasa Komisyonu eski Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu, Türkiye’nin önümüzdeki günlerde en temel konuları arasında başkanlık modeli, yeni anayasa ve dokunulmazlıklar olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Amerika Anayasası yedi maddeden oluşur. Paragrafları geniştir. Türkiye’nin Anayasası ise 177 maddeden oluşur, gerisi kalanı iç tüzüktür. 7 maddelik anayasa ile 300 milyonluk Amerika yönetiliyor. 76 -77 milyonluk Türkiye’yi de 177 maddelik anayasa ile yönetiliyor. Anayasalardaki uzunluk ya da kısalık tek başına meseleyi çözmüyor. Uzun yazdığımız zaman daha iyi olur, kısa yazarsak daha kötü olur diye bir şey yoktur.”
Konuşmasında dünyanın Batısı ve Doğusu’ndaki geçerli anayasaların farklılıklarına ve değişkenliklerine değinen Kuzu, “Biz başkanlık modelini her zaman savunuyoruz ama kısa anayasa da olsun istiyoruz. Başkanlık modelinde, hangi model gelirse gelsin. Yeni anayasanın çok teferruata girmemesinden yanayız. Avrupa’dan, Doğu’ya baktığımızda gittikçe anayasaların hantallaştığını, daha kabarık olduğunu, metnin daha uzun olduğunu, içeriğinin çok daha geniş olduğunu, kanun, tüzükte yer alması gereken birçok hükmün anayasaya girdirildiğini fark edeceksinizdir. Bunlara sebep olan nedenlerden biri de darbelerin ürünü olmasıdır. 1982 Anayasası’na baktığınız zaman onu orada görürsünüz, ‘gençliğin korunması, çiftçinin korunması, sanatçının korunması’ gibi maddeler yazılmadan da korunur. Yazıldığı zaman korunmuş mu oluyor? Bu durum da güvensizlik esasına dayandığı için anayasayı uzun yazmak zorunda kalınıyor. Toplumların meselelerini çözmede zorladıkları için bunu anayasaya yazarak kolaycılık yöntemini seçiyorlar. İngiltere’de hiç yazılı anayasada yoktur, Avrupa’da 140 maddedir. Hindistan’ın 400 maddelik anayasası vardır,” diyerek şu şu şöyle konuştu:
“Burada şu çıkıyor, gelişmiş ülkeler kısa anayasa yazıyor, gelişmemiş ülkeler uzun anayasa yapıyor. O halde bizde kısa anayasa yazmış olsak gelişmiş mi oluruz? Yok. Kısa yazarak gelişemiyorsun, geliştiğin zaman kısa yazıyorsun.”
Başkanlık modelini de değinen Prof. Dr. Kuzu, ”Dünyada üç tane model geliştirilmiş. Devlet nasıl yönetilir? Sorusunun karşılığı, bunların değişik versiyonları var. Gövdeden girmek istiyorum. Biri diyor ‘parlamenter model’, biri diyor, ‘başkanlık modeli’, biri diyor ‘yarı başkanlık modeli’. Burada üç tane modelden söz ediliyor. Parlamenter model İngiltere’de doğmuş olan bilinen model. Uygulamada çıkmıştır. Teorisi yoktur. Tarihin içinde doğmuş bir modeldir. Başkanlık modeli gelince daha iyi olur diye düşünmeyin, daha da kötü olur diye de düşünmeyin. Başkanlık modeline geçişte en az zararla nasıl geçeriz, bunları konuşuyoruz. Öteki modellerde de bunlar var. Kuvvetler ayrımı dediğimiz model, acaba hangi modelde daha iyi olması lazım. İyi oluyor. Kuvvetler ayrılığı esasen yetkinin tek elde toplanması bir sıkıntı ise, bundan uzak olan bir modeli bulmamız lazım. Başkanlık sistemi ise aklın bulduğu bir modeldir. Akıllı ülkenin insanı ülkesine has bir başkanlık modelini bulabilir. Başkanlık modellerinin türevleri mümkündür. Parlamenter modelin türevleri hemen-hemen mümkün değildir. Bir de yarı başkanlık modeli var. Bunun kökeni de Fransa’dır. Fransa ilk önce İngiltere’den parlamenter modeli almış. Bir süre kullanmıştır. Parlamenter modelin iki tane büyük çıkmazı vardır. Bunlardan bir tanesi koalisyona her zaman gebe olması, riskli olması. İkinci ise iki başlılık dediğimiz model. İki başkanın olduğu çok temel iki tane hastalığı var. Bu üç modelden hangisini kullanacağımız önemlidir,” ifadelerini kullandı.